1. [9:84] | velâ tüṣalli `alâ eḥadim minhüm mâte ebedev velâ teḳum `alâ ḳabrih. innehüm keferû billâhi verasûlihî vemâtû vehüm fâsiḳûn. | ولا تصل على أحد منهم مات أبدا ولا تقم على قبره إنهم كفروا بالله ورسوله وماتوا وهم فاسقون وَلاَ تُصَلِّ عَلَى أَحَدٍ مِّنْهُم مَّاتَ أَبَدًا وَلاَ تَقُمْ عَلَىَ قَبْرِه إِنَّهُمْ كَفَرُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَمَاتُواْ وَهُمْ فَاسِقُونَ |
---|
Elmalılı | Ve onlardan biri ölürse asla namazını kılma ve kabirinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü tanımadılar. Ve fasık olarak can verdiler. |
Y. Ali | Nor do thou ever pray for any of them that dies, nor stand at his grave; for they rejected Allah and His Messenger, and died in a state of perverse rebellion.
|
Words | | |
2. [22:7] | veenne-ssâ`ate âtiyetül lâ raybe fîhâ veenne-llâhe yeb`aŝü men fi-lḳubûr. | وأن الساعة آتية لا ريب فيها وأن الله يبعث من في القبور وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ |
---|
Elmalılı | Kıyamet ise şüphesiz gelecek ve muhakkak ki Allah bütün kabirlerde olan kimseleri tekrar diriltecektir. |
Y. Ali | And verily the Hour will come: there can be no doubt about it, or about (the fact) that Allah will raise up all who are in the graves.
|
Words | | |
3. [35:22] | vemâ yestevi-l'aḥyâü vele-l'emvât. inne-llâhe yüsmi`u mey yeşâ'. vemâ ente bimüsmi`im men fi-lḳubûr. | وما يستوي الأحياء ولا الأموات إن الله يسمع من يشاء وما أنت بمسمع من في القبور وَمَا يَسْتَوِي الْأَحْيَاءُ وَلَا الْأَمْوَاتُ إِنَّ اللَّهَ يُسْمِعُ مَن يَشَاءُ وَمَا أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِي الْقُبُورِ |
---|
Elmalılı | Ölülerle diriler de eşit olmaz. Gerçi Allah, her dilediğine işittirirse de sen, kabirlerdekine işittirecek değilsin. |
Y. Ali | Nor are alike those that are living and those that are dead. Allah can make any that He wills to hear; but thou canst not make those to hear who are (buried) in graves.
|
Words | | |
4. [60:13] | yâ eyyühe-lleẕîne âmenû lâ tetevellev ḳavmen gaḍibe-llâhü `aleyhim ḳad yeisû mine-l'âḫirati kemâ yeise-lküffâru min aṣḥâbi-lḳubûr. | يا أيها الذين آمنوا لا تتولوا قوما غضب الله عليهم قد يئسوا من الآخرة كما يئس الكفار من أصحاب القبور يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَوَلَّوْا قَوْمًا غَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ قَدْ يَئِسُوا مِنَ الْآخِرَةِ كَمَا يَئِسَ الْكُفَّارُ مِنْ أَصْحَابِ الْقُبُورِ |
---|
Elmalılı | Ey inananlar, Allah'ın gazab ettiği kimselerle dostluk etmeyin. Kâfirler, mezarlık halkından nasıl ümidi kesmişse, onlar da ahiretten öyle ümidi kesmişlerdi. |
Y. Ali | O ye who believe! Turn not (for friendship) to people on whom is the Wrath of Allah, of the Hereafter they are already in despair, just as the Unbelievers are in despair about those (buried) in graves.
|
Words | | |
5. [80:21] | ŝümme emâtehû feaḳberah. | ثم أماته فأقبره ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ |
---|
Elmalılı | Sonra onu öldürdü de kabre koydurdu. |
Y. Ali | Then He causeth him to die, and putteth him in his grave;
|
Words | | |
6. [82:4] | veiẕe-lḳubûru bü`ŝirat. | وإذا القبور بعثرت وَإِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَتْ |
---|
Elmalılı | Kabirlerin içi dışına getirildiği vakit, |
Y. Ali | And when the Graves are turned upside down;-
|
Words | | |
7. [100:9] | efelâ ya`lemü iẕâ bü`ŝira mâ fi-lḳubûr. | أفلا يعلم إذا بعثر ما في القبور أَفَلَا يَعْلَمُ إِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِ |
---|
Elmalılı | Bilmiyor mu ki, kabirlerin içindekiler fırlatılacak. |
Y. Ali | Does he not know,- when that which is in the graves is scattered abroad
|
Words | | |
8. [102:2] | ḥattâ zürtümü-lmeḳâbir. | حتى زرتم المقابر حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ |
---|
Elmalılı | Çoklukla övünmek, sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı. |
Y. Ali | Until ye visit the graves.
|
Words | | |